"Kesin olan tek bir şey vardı, o da ölümün beklediği bir anda gelmeyeceğiydi."
George Orwell'ın Hayvan Çiftliği'nden sonra belki de en popüler olan eseri 1984, son zamanlarda tekrar bütün raflarda en üst sırada yerini almış durumda. Okuyucuların bu klasiklere her dönem raflara tekrar taşıyacak kadar ilgi göstermesi çok güzel bir durum. Fakat hâlâ bu kitap ile tanışmamış olanlar için biraz konusundan bahsedelim. Adından da anlaşılacağı gibi olaylar 1984 yılında geçiyor. En azından öyle olduğu tahmin ediliyor. Ana karakterimiz Winston tahminen 1984 yılında olduklarını düşünse de kesin olarak emin olamaz ve bunda haklıdır. Yaşadığı dönemde kitaplara, gazetelere ya da yazılı herhangi bir şeye inanmak oldukça zordur. Bunun nedeni ise bu yazılı kaynakların sözde devlet tarafından sürekli kontrol edilmesi ve değiştirilmesidir. Winston da parti denilen devlet yapısının bir parçası olduğu için bu değiştirme işlemlerine bizzat yardımcı olmaktadır. İnsanlar Büyük Ağabey denilen bir kişi için çalışır ve onun kuralları altında yaşar fakat kimse gerçek hayatta onu görmez veya duymaz. Onun keyfine göre her an değişebilen yasalar ise kimse tarafından sorgulanamaz. Bir gazete veya kitap halka sunulmadan önce Winston'ın da dahil olduğu parti çalışanları tarafından gözden geçirilir. Eğer Büyük Ağabey'i rahatsız edecek bir şey tespit edilirse hemen daha uygun şekliyle değiştirilir. Gerekirse tamamen yalan haberler yazılır. Hatta çoktan halka sunulmuş olan gazeteler bile değiştirilip tekrar basılır. Nasıl olsa kimse "Ama bu olay böyle olmamıştı" diyemez. Örneğin hangi devletlerin savaş içinde hangilerinin ise müttefik olduğu belli aralıklarla değişmektedir. Birbiriyle savaş içinde olan iki devlet Büyük Ağabey'in bir duyurusu ile birden bire müttefik olabilirler ve sanki hiçbir zaman savaşmamışlar izlenimi verilir. Halk da artık bu düzene alıştığı için sorgulamadan sanki o iki devlet yıllardır müttefiklermiş gibi hayatlarına devam ederler. Bir süre sonra Winston bu durumdan rahatsız olmaya başlar. Yaptığı şeyin yanlış olduğunu düşünür ve etrafındaki gerçekler ile kafasındaki gerçeklerin farklı olduğunu fark eder. Fakat tek başına yapabileceği hiçbir şey olmadığı için kendisi gibi düşünen birilerini arar. Yine de kimseye güvenemeyeceği bu toplumda zaman zaman kendisine bile güvenemez. Anılarından ve bilgilerinden şüphe duyar. Belki de gerçekten her şey aslında gayet normaldi, sorunlu olan kendisiydi.
Winston, etrafındaki herkesten kaçarken aynı zamanda sığınacak birilerini bulması gerekir. Aradığını bulduğunu düşünürken beklenmedik bir şekilde aşkı da bulur. Daha sonra hayatının en riskli ama aynı zamanda en güzel zamanlarını geçirmeye başlar. Kendisini hiç olmadığı kadar özgür ve canlı hisseder. Tabii bütün bunları yaşarken kendisine adım adım yaklaşmakta olan ölümü de beklemekteydi. Ondan kaçamayacağını biliyordu fakat ne zaman geleceğini bilmiyordu. Winston ölümden korkmuyordu, onu korkutan çok daha kötü şeyler vardı. Bütün insanları sessizliğe ve kabullenişe sürükleyen bir şey. Bu kaçınılmazdı ama Winston hepsini göze almıştı. En azından ölmeden önce hayatı yaşamayı, özgür olmayı, bir birey olmayı istiyordu
George Orwell her zaman eleştirel yazılarıyla bilinmektedir. Bu eseri de aslında bizlere çok uzak olmayan bir durumu anlatmakta. Yazıldığı dönemden bu yana yaratılmış olan dünya düzeninin biraz daha abartılmış hali diyebiliriz. George Orwell'ın kitaplarının en sevdiğim özelliklerinden birisi de bu. Her ne kadar distopik konular yer alsa da biraz düşününce her kitabında gerçek hayata ait ögeler bulabiliyoruz. Bir diğer sevdiğim özelliği ise her dönem okunabilecek eserleri olması. 1948 yılında yazılmış bir eser olmasına rağmen değindiği konuları günümüzde yazılan birçok eserden daha güzel yansıtmakta. Hatta ileriki zamanlarda insanlara daha yakın geleceği için daha da çok okunacak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
1984, kitap okumayanların bile özellikle geçtiğimiz birkaç aydır bolca gördüğü bir kitap oldu ve kesinlikle herkesin okuması gereken bir eser.
1984
Reviewed by Selin
on
9.2.22
Rating:
Hiç yorum yok: