“O her yerde ve hiçbir yerde. Ses çıkarmadan ilerliyor, belli bir yüzü yok ama hiç olmadığı kadar güçlü"
Hem ismiyle hem görüntüsüyle okurların oldukça ilgisini çeken Şeytan Yemini, bir üçlemenin ikinci kitabıdır diyebiliriz. Bu üçleme Siyah Kan, Şeytan Yemini ve Ölü Ruhlar Ormanı kitaplarından oluşur. Bu kitaplar aslında birbirinden tamamen bağımsız olsalar da birbirlerine bağlandıkları bir nokta var. Üç kitapta da karakterler kötülüğün kaynağını arıyor. En sonunda ise açık bir şekilde söylemese bile her bir hikayede farklı şekillerde ve farklı yerlerde karşımıza çıkan kötülüğün aslında her zaman insanların içinde olduğunu görüyoruz.
Konusuna gelecek olursak, ana karakterimiz Mathieu, arkadaşı Luc'un intiharı üzerine onun yürüttüğü soruşturmayı devralır. Böylece Luc'un son zamanlardaki hayatıyla ilgili daha fazla bilgi edinip intihar etme nedenini bulabileceğini düşünür. Oldukça inançlı bir çevrede yetişen bu iki arkadaşın yolları yine inançlarının değişmesi ile ayrılmıştır, aslında bu olay örgüsündeki gerilim ve gizemin ana nedenidir. Mathieu, Luc'un artık neye inandığını, nasıl bir yaşam sürdüğünü bilmediği için soruşturma sırasında öğrendiği bu bilgiler başka soruların da cevaplarını aydınlatmaya başlar. Mathieu, her ne kadar tanrıya karşı sonsuz bir inanç duysa da şeytanın varlığına inanmıyor ya da inanmak istemiyordu. Çünkü devraldığı bu yarım davada şeytanla karşı karşıya gelmek zorunda kalır. Farklı bölgelerde ölü olduğu düşünülen insanların birden bire gayet sağlıklı bir şekilde ortaya çıkmaları başka şekilde açıklanamazdı. Yoksa açıklanabilir miydi? Ayrıca bu insanların ortak olarak söyledikleri şeyler pek de hoş şeyler değildi. Hepsi korkunç yerler gördüklerini ve oradan geri döndüklerini anlatıyorlardı. İşte bu yüzden bunun tanrının işi olmadığını ve şeytan ile anlaşma yapıp onun sayesinde hayata geri geldiklerini iddia ediyorlardı. Zamanla arkadaşı Luc'un satanist görüşlerle ve şeytanla mücadele etmiş olduğunu ve bu yolda kendini kaybettiğini fark eder fakat bu inancı gündeme getirmek bile istemediği için her ne kadar korksa da bu tarz şeylerin gerçek olmadığına inanmaya çalışır. Davada ilerledikçe karşısındakinin aslında şeytan değil ama belki de ondan daha tehlikeli bir şey olduğunu görüyoruz. Şeytan Yemini, kötülüğün kaynağını şeytan ile temsil etse de bunun cevabını okuyucuya bırakan bir sona sahip.
Oldukça uzun bir roman olduğu için birçok detaya burada değinemeyeceğim. Eğer gizem ve gerilim kitaplarını seviyorsanız her zaman ilk tavsiye ettiğim yazar Jean Christophe Grangé olmuştur. Bu kitabında ise okuyuculara merak dışında, korku duygusunu da fazlasıyla yaşatıyor. Eğer sabırsız bir okuyucuysanız ve hızlı ilerleyen hikayelerden hoşlanıyorsanız bu kitap sizi zorlayabilir. İlk başlarda biraz yavaş ilerlediği doğrudur fakat yarım okuduğunuz bir kitabı tam olarak eleştiremezsiniz. Şeytan Yemini, fantastik ögeler ile gerçekliği harmanlayan ayrıca dinsel ögelere de bolca yer veren güzel bir korku ve gizem romanıdır. Başta bahsettiğim gibi bir üçlemenin parçası olarak düşünebilirsiniz. Her ne kadar tam anlamıyla birbiriyle bağlantılı kitaplar olmasalar da ana fikirleri aynı diyebiliriz. Ben yayımlanma sırasına göre sıraladım fakat sizin belirli bir sıra ile okumanıza gerek yok çünkü karakterler ve hikayeler tamamen farklı.
Uzun zaman önce okuduğum için beklentinizi fazla yükseltmek istemiyorum fakat özellikle bu dönemlerde hepimizin bolca vakti varken bu kitaba bir şans vermenizi tavsiye ediyorum.
Kitap hakkında konuşmak isterseniz veya sorularınız olursa yorumlar kısmında yazabilirsiniz. Şimdiden iyi okumalar.
ŞEYTAN YEMİNİ
Reviewed by Selin
on
23.3.21
Rating:
Harika bir yazı olmus ellerinize sağlık ^^
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim
SilHeyecanlı geliyor, en kısa zamanda okuyacağım
YanıtlaSilBu adamı ne zaman okusam hep tedirgin oluyorum.
YanıtlaSilAma buna değiyor
Sil