Anthony Burgess tarafından yazılan ve dünya çapında klasikleşmiş eserlerden biri olan Otomatik Portakal, dört kişiden oluşan ve liderlerinin adı Alex olan bir çete ile başlıyor. Bu dört kişi gün içinde normal bir genç hayatı yaşarken akşam olduğu zaman tamamen farklı hayatlar yaşarlar. Evlere girip hırsızlık yaparlar, kadın erkek demeden karşılarına çıkan herkesi hırpalayıp eziyet ederler. Bu böyle sürüp giderken bir gece Alex ile çete üyelerinden birisi arasında hararetli bir tartışma çıkar. Diğer çete üyeleri de Alex'i haksız bulurlar fakat seslerini çıkarmazlar.
Bir gece çocuklardan birinin fikri üzerine kedileriyle yaşayan yaşlı bir kadının evine girip antika eşyalarını çalma planı yaparlar. Önden eve giren Alex yaşlı kadını etkisiz hale getirmeye çalışır ama kadın direnince kafasına vazoyla vurur. Yere yığılan kadın o an hayatını kaybetse de çoktan polis çağırmıştır. Çete olay yerinden kaçamadan polisler gelir. Aralarında yaşanan kavgadan dolayı çetenin gözünde itibari sarsılan Alex günah keçisi olarak seçilir ve herkes suçu ona atar. Bunun üzerine tutuklanan Alex on dört yıl hapis cezası alır.
Alex, hapishanedeki hücre arkadaşları ile arasını iyi tutar. Cezasının ikinci yılında hücreye yeni bir mahkum gelir. Bu adamı pek gözleri tutmaz ama yapacak bir şey yoktur. Bir gece bu yeni gelen mahkum Alex'in yanına yatar. Alex bunu fark ettiğinde diğer mahkumlar ile birlikte adamı pataklamaya başlarlar. Bir süre sonra adam bayılır ve yere yığılır. Kendine gelir diye düşünerek uykularına devam ederler fakat sabah olduğunda adamın uyanmadığını görürler. Bir kez daha suç Alex'e atılır ve gardiyanlar geldiğinde adamı onun öldürdüğünü söylerler.
Akşamüzeri içişleri bakanı ve hapishane müdürü gelir. Hapishaneler çok dolu olduğundan ve suçlular üzerinde bir etkisi olmadığından dolayı "ıslah etme" adında yeni bir projeye başladıklarını söylerler. İlk denek olarak da Alex'i seçerler. Bu proje ile Alex iki hafta sonra serbest bırakılabilecektir. Bunu duyan Alex seve seve denek olmayı kabul eder.
Ertesi gün Alex'i alıp başka bir binaya götürürler ve burada ona temiz kıyafetler ile kendine özel bir oda verirler. Ayrıca herkes onu el üstünde tutar, iyi davranır. Bu kadarını beklemeyen Alex verdiği karardan memnun bir şekilde gününü geçirir. İşin aslı ise ertesi gün ortaya çıkar. Alex'i ıslah etmek için yapılan deneyler psikolojik işkenceden başka bir şey değildir. İki hafta bu deneylerde maruz kaldıktan sonra Alex, şiddetle karşılaştığı zaman hasta hissetmeye başlar ve karşılık veremeyecek duruma gelir. Özgür kaldıktan sonra ailesinin onun yerini doldurduğunu görür ve tekrar sokaklara düşer. Bundan sonra ise zamanında yaptığı kötülüklerin sonuçlarıyla boğuşmaya başlar. Bu sırada eski çete arkadaşlarının güzel hayatlara sahip olduklarını öğrenir. Doğal olarak kimse onu istemez, sevmez ve intikam almaya başlarlar. Sonunda güvenebileceği birini bulduğunu düşünür fakat o da Alex'i kandırır. Ölümün eşiğine gelen Alex artık diğerleri gibi normal, mutlu bir hayata sahip olmak ister. Artık büyümüştür.
Otomatik Portakal kitabının aynı isimle çekilmiş filmi de bulunmaktadır. Aslında bu tarz durumlarda her zaman kitap filmden daha güzeldir çünkü filmlerde, kitapta olan birçok detay olmaz. Fakat bu kitap için bir istisna diyebilirim. Filmi ile kitabı neredeyse birebir aynı. Bunun nedeni ise kitabın bir romana göre kısa olması. Böylece beyaz perdeye aktarması daha kolay olmuştur diye düşünüyorum. Bu yüzden kitabı okumadan önce filmi izleyebilir ya da önce kitabını okuyabilirsiniz. Fazla bir fark görebileceğinizi sanmıyorum.
OTOMATİK PORTAKAL
Reviewed by Selin
on
4.1.21
Rating:
Okuma listemde olan bir kitap. Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık ^^
YanıtlaSil