Japon edebiyatının en iyi öykü yazarı ve kısa hikaye yazarlığının temsilcisi olan Ryūnosuke Akutagawa yazdığı ilk hikayeye Natsume Sōseki tarafından aldığı güzel yorum ile motivasyon kazanıp hayatı boyunca 150 civarı kısa öykü yazmıştır. Bunlar arasında büyük bir ilgi çeken ve yazarın ilk romanı olma niteliğindeki Raşomon eseri de vardır. İlk eserlerinden hayatının sonlarında yazdığı eserlerine kadar her zaman kurgusallığa, abartıya ve hayal ürünü ögelere başvuran Akutagawa'nın Kappa isimli kısa romanında da bütün bu unsurlara bolca yer verilmiş.
Akıl hastanesindeki 23 numaralı odadaki hasta, herkesin ilgisini çeken hikayesini bu kez bizlere anlatıyor. Karakterimiz kendisinin Kappalar ile tanışan sayılı insanlardan birisi olduğunu öne sürüyor. Kappa denilen varlıklar Japon mitolojisinde kurbağa, maymun ve timsah karışımı olarak tasfir edilen mitolojik yaratıklardır. Fakat dış görünüşlerinin aksine insanlardan daha ileri seviyede bir zekaya sahip oldukları söylenmektedir. Zira buradaki karakterimizin anlattıklarından da Kappaların ne kadar gelişmiş bir toplum olduğunu anlayabiliriz. Kendisi öncelikle istemeden Kappaların arasına giriyor sonradan ise vatandaşlık alıp onların arasında uzun bir süre yaşıyor. Dillerini, dinlerini, adetlerini ve yasalarını öğreniyor. Tabii ki bu varlıklar fiziksel olarak bizden ne kadar farklıysa yaşam biçimi olarak da en az o kadar farklılar. Öncelikle biz insanların aksine onların toplumunda kadınlar erkeklerden daha çok güce sahip ve onların sözü daha çok dinleniyor. Ayrıca Kappalar henüz doğmadan onlara fikirleri soruluyor. Sadece dünyaya gelmek isteyenler doğuyor. Bunun nedenlerinden birisi Kappaların doğar doğmaz yürümeye, konuşmaya ve ileri seviye düşünmeye başlamaları. Bunun dışında hem bizim toplumlarımızda olan hem de sadece onlara ait olan bir çok farklı dini inanışa ve siyasi görüşe sahipler. Kappalar müzik ve edebiyat gibi sanat dallarında da oldukça gelişmiş bir toplum. Kişi hakları ve yasalar ilk bakışta bizimle aynı gibi dursa da şaşırtıcı derecede farklılar. Bu farklılıkları yaşayıp artık oraya uyum sağlayamayan karakterimiz en sonunda kendi türünün, yani insanların arasına geri dönmek istiyor fakat bu sefer de insanların arasına uyum sağlayamıyor.
Yazarın hayatını bilen okuyucular için dramatik sayılabilecek bir kitap diyebilirim. Ryūnosuke Akutagawa, zamanında annesinin de sahip olduğu bir psikolojik rahatsızlığa sahipti. Bunun dışında fiziksel hastalıklarla da mücadele ediyordu. Her zaman gördüğü sanrıları eserlerine yansıtıyordu, belki onlardan ilham alıyor belki de bu şekilde onlardan kurtulabileceğini düşünüyordu. Fakat son zamanlarda bu sanrıların artması ve hayatı boyunca bir çok rahatsızlıkla mücadele etmenin yorgunluğu ile mükemmeliyetçi yapısı birleşince artık eserleri ona yeterli gelmiyordu ve yaşamak daha da zorlaşıyordu. Ryūnosuke Akutagawa, bütün bunlara dayanamayıp 35 yaşında hayatına son vermiştir. Bu yüzden Kappa kitabının aslında yazar ile ilgili unsurlar içerdiğini ve kendi yaşantısından ilham aldığını bilerek okumak bu kitabı bir nebze üzücü kılıyor.
Son olarak, bu kadar kısa bir hikayede Japon mitolojisi, felsefe, sanat gibi bir çok konuya değinebilmesi ve aynı zamanda kitabın akıcılığını koruyabilmesi bile Kappa'yı okumak için yeterli bir neden. Ayrıca Kappa, Akutagawa'nın dilimize çevrilen iki kitabından birisi. Bu yüzden Japon edebiyatına ilgisi olan okuyucuların kesinlikle okuması gereken bir eser.
KAPPA
Reviewed by Selin
on
20.11.21
Rating:
Çok güzel bir paylaşım olmuş blogunuzdaki kitapları okumak isterim ,paylaşımlarınızın devamını bekliyorum
YanıtlaSil