"Canlılar söz konusuysa terörle bir yere varılmaz. Hangi gelişmişlik seviyesinde olurlarsa olsunlar."
Köpek Kalbi, okuduğum sayılı Rus yazarlardan birisi olan Mihail Bulkagov'un en meşhur kitaplarından birisidir. Dünya çapında gördüğü ilgi ile de modern klasikler dizisinde yerini almıştır.
Kitap, Doktor Philip Philipovich'in yaşam savaşı veren bir sokak köpeğini sokaklardan kurtarması ile başlıyor. Philip'i diğer doktorlardan ayıran şey çalışma şeklidir. Kitapların dışına çıkıp farklı alanlarda deneyler yapan Philip için bilim insanı da diyebiliriz. İnsanları gençleştirmek üzerine yaptığı çeşitli deneyler sonucunda başarılı olması ile birçok insan bölgesel gençleşme için Philip'in kliniğine gider. Her şey aynı düzende ilerlerken Doktor'un bir gün ansızın aldığı bir telefon ile her şey değişmek üzeredir. Bir suçlunun ölüm haberini alan Philip heyecanla hazırlık yapmaya başlar ve sokaktan kurtardığı Sharik isimli köpeği ameliyat masasına yatırır. Bu suçludan, köpeğine organ nakli gerçekleştirir ve bu nakil başarılı olur. Fakat sonuç olarak tam olarak Doktor'un aklındaki şey gerçekleşmez. Başardığı bu devrim niteliğindeki ameliyat kendisini bile şaşırtır hatta zamanla onu korkutmaya başlar. Çünkü Doktor bu deneyi gençleştirme çalışmalarında ilerleme kaydetmek için yapmıştır fakat yepyeni bir canlı yarattığını fark ettiğinde işler beklenmedik bir hal alır. Bu canlı dönüşebileceği en korkunç canlıya dönüşür, insana. Doktor Philip, birlikte çalıştığı diğer doktor arkadaşı ile ne yapmaları gerektiğini düşünmeye başlar. Gitgide insanlaşmaya devam eden Sharik uygunsuz davranışlar göstermeye başladıkça onu zapt etmesi de zorlaşır. Bunun üzerine doktorlar, Sharik'in başlarına açtığı sorunlar karşısında son çare olarak en başından beri akıllarında olan fakat cesaret edemedikleri o zor kararı alırlar.
Mihail Bulkagov, kitabına kendi özel hayatından unsurlar da katmış. Hatta Doktor Philip Philipovich karakterini yazarın amcasından esinlenerek yazdığı düşünülüyor. Bulkagov'un tıp fakültesi mezunu olması belki de kitabında bu konuyu esas almasının en büyük nedenlerinden birisidir, zira aldığı eğitimden dolayı tıbbi kavramları daha rahat ve doğru kullanabilmesi yazar için artı bir özellik olmuştur.
Burada başka bir kitaptan daha bahsetmek istiyorum. Natsume Sōseki'nin Ben Bir Kediyim adlı romanını okumamın üzerine Köpek Kalbi'ni de okumam konusunda öneriler almıştım. Bu iki kitabı birbiriyle karşılaştırmak istemiyorum, burada sadece aralarındaki farkları ve benzerlikleri söyleme gereksinimi hissediyorum çünkü bu kitaplar bazı okurlara birbirlerini anımsatabiliyor. Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu iki kitap birbirinden tamamen farklı. Gerek yazıldıkları dönem gerekse yazarların içinde bulundukları kültür birbirine tamamen zıtlık gösteriyor. Başlı başına bunlar bile bu iki kitabın ne kadar farklı olduğunu gösterirken kitapların okuyucuda uyandırdığı duygular ve ana temaları gibi özellikleri de ayrı güzellikler taşıyor. Her ne kadar iki kitapta da felsefi unsurlara bolca yer verilse de Köpek Kalbi daha çok bilimsel ögeler içerirken Ben Bir Kediyim biraz daha tartışma niteliği taşıyor. Birisi okurken insanı meraklandırıp heyecanlandırıyor, diğeri ise sakin bir ruh hali ve kafa yapısı içinde sizi düşünmeye itiyor. Tek benzer yönleri ise iki kitapta da sokaklarda yaşarken birden bire eve alınan ve hayatları tamamen değişen hayvanların dünyaya bakış açısını görüyoruz. İki farklı dönemde, dünyanın iki farklı bölgesinde yaşamış olan bu iki yazar, hayatımızda büyük yer kaplayan fakat belki de çoğu zaman görmezden geldiğimiz hayvan dostlarımızı dışarıdan bir göz olarak kullanarak biz insanların dünyanın en korkunç fakat aynı zamanda en acınası canlısı olduğumuzu bizlere hatırlatıyor.
Köpek Kalbi, kısa bir kitap olmasına rağmen bakış açınızı değiştirebilecek ve sizi düşündürecek bir kitap. Eminim ki bu kitaptan herkes farklı bir fikir edinebilir. Ya da belki size hiçbir anlam ifade etmeyecektir fakat bu durumda bile okumanızı tavsiye ederim. Çünkü klasik ve felsefi unsurlar içermesine rağmen aynı zamanda oldukça heyecanlı da olduğunu düşünüyorum. Bazı bölümleri okurken ister istemez gözünüzün önünde canlanması ile sizi içine çeken bir kitap. Bu kitabı sevmemin bir diğer nedeni ise Rus yazarlar genellikle uzun romanlar yazmayı tercih ediyorlar ve bu romanlarda her karakterin zaten sahip olduğu üç isim dışında bir de lakaplara sahip olmaları çoğu okuyucu için kitabı takip etmesi zor bir duruma sokuyor. Fakat bu kitapta karakter sayısı az olduğu için isimleri takip etmek daha kolay bir hal alıyor. Böylece konudan uzaklaşmadan okumanızı bitirebiliyorsunuz.
Köpek Kalbi'ni hem sıkıcı olmayan hem de çabuk okuyabileceğim bir kitap arıyorum diyenler için kesinlikle tavsiye edebilirim.
KÖPEK KALBİ
Reviewed by Selin
on
12.8.21
Rating:
Okumak istediğim kitaplardan birisi. Doktor Moreau’nun Adası adlı kitaba da benziyor konusu. :)
YanıtlaSilEvet,onun biraz daha küçük çaplı versiyonu gibi
SilRus yazarların kitaplari çok iyi oluyor ve elimden geldigince de okumaya çalışıyorum. Bunu da listeme ekledim. Yazı icin tesekkurler
YanıtlaSilUmarım severek okursunuz, ben teşekkür ederim
SilKonusu çok hoşuma gitti nasıl bu zamana kadar duymadım diye kendime kızdım.En kısa sürede bitireceğim, kesinlikle.
YanıtlaSil