AMOK KOŞUCUSU

"Beni rahatsız etmiyorsunuz" dedi acı bir sesle. "Hiç ilgisi yok, artık yalnız kalmak istemiyorum..."  
   Stefan Zweig, herkesin kitaplığında en az bir kitabının bulunması gereken bir yazardır. Kitapları ve anlattığı hikayeler çok kısa olduğu için okuyucular ön yargı ile yaklaşabiliyor fakat Zweig'ı bu kadar özel yapan şeylerden birisi de bu zaten. Bu kadar kısa hikayelerle sizi her yönden derinden etkiliyor. Kitaplarında hem umudu hem umutsuzluğu , hem yalnızlığın verdiği huzuru hem de hüznü okuyucuya hissettiriyor. Ve bu hikayelerin altında çıkarabileceğiniz çok güzel hayat dersleri de yatıyor.
   Amok Koşucusu ise yalnızlığın bir insana neler yapabileceğini, onu ne hale getirebileceğini anlatıyor. Kimseyi tanımadığı bir yerde çalışmak zorunda kalan bir doktor ne kadar zorluk çekebilir ki diyoruz ilk başta fakat o küçük kabininde yıllardır tek bir insanla sohbet etmeden yaşarken yalnızlık yavaş yavaş onu tüketiyor, dışarıda eğlenen insanların sesleri onu delirtmeye başlıyordu. Bir gün bu yalnızlıktan kurtulmak için bir umut ışığı çıkar karşısına bu aşk mıydı yoksa sadece bir fırsat, bir bahane miydi onun için? Fark etmezdi, doktor asla bu ışığı kaçırma niyetinde değildi. Bu ışığın ondan uzaklaşmaya başladığını görünce de kendini kaybeder ve her şeyini geride bırakarak koşmaya başlar, bir amok koşucusuna dönüşür. Artık sonunu düşünmez sadece yalnızlıktan kurtulmak için koşar ve koşar.
                           
   Bir kere okuyunca tekrar okumak isteyeceğiniz, her okuduğunuzda tekrar etkileneceğiniz ve biraz dinlenmek için kahvenizi alıp en sevdiğiniz köşenize geçtiğiniz zaman okuyabileceğiniz bir kitap.
   Ayrıca kitap kısa ve hikaye kolay kavrayabileceğiniz biçimde yazıldığı için sizi yormadan, kısa sürede bitirebileceğiniz bir eser. Tekrar belirtmek isterim ki mutlaka kitaplığınızda bulunması gerektiğini düşünüyorum. 
AMOK KOŞUCUSU AMOK KOŞUCUSU Reviewed by Selin on 18.12.20 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.