Dorian Gray'in Portresi, İngiliz Edebiyatı'nın önemli isimlerinden olan Oscar Wilde'ın ismini duyurmasını sağladı.
Okumadan önce konusuna baktığımda sadece mistik bir gerilim-korku hikayesi olduğunu düşünmüştüm ama her ne kadar hikayenin yapıtaşı bu olsa da kitabın ana konusu bundan çok daha fazlası.
Küçükken istismarına uğradığı amcasının ölümünden sonra kendisine kalan miras ile amcasının evine yerleşen Dorian, ressam Basil ile tanışır. Dış görüntüsü ile herkesi büyüleyen Dorian, Basil'i de ilk görüşte kendisine hayran bırakır ve Basil onu portresini çizmek için ikna eder. Böylece onu daha yakından tanıma ve sıkça güzelliğini görme fırsatını elde eder. Çizim seanslarına Lord Henry de katılmaya başlar. Dışadönük ve özgüvenli kişiliği ile Basil'in tam tersi olan Henry, Dorian'ı adeta ressamdan çalar. İkili her geçen gün daha da yakınlaşır ve birlikte davetlere katılmaya başlarlar. Tabii bu duruma canı sıkılan Basil, onlarla bu konuyu açıkça konuşsa da sonuç değişmez. Lord Henry sadece yüzeysel zevklere ve güzelliklere önem verdiği için bu düşünceleri Dorian'a da aşılamaya başlar. Dorian zamanla dış görüntüsüne takıntılı bir hale gelir ve bu sırada Basil'in bitirmiş olduğu portresinin karşısına geçip sonsuza kadar genç kalmayı diler.
Gençliğinin tadını çıkarmakta olan Dorian bir gün Sibly adında oyuncu bir kıza aşık olur. Bu ikili bir süre görüşmeye başlar. Birbirlerine deliler gibi aşık olurlar. Fakat mükemmeliyete takıntılı hale gelen Dorian oldukça çocukça bir nedenle Sibly'den ayrılır. Bunu kabul edemeyen genç kız ise hayatına son verir. Kötü haberi duyan Dorian, üzülüp pişman olmak yerine bu yaptığından dolayı kıza sinirlenip onu hayatından çıkardığı için sevinir.
Bu sırada Dorian, portresindeki değişimleri fark etmeye başlar. Portredeki yakışıklı yüzü gün geçtikçe solgunlaşmaya ve kırışıklıklar oluşmaya başlar. Ayrıca bakışlarında şeytani bir ifade oluştuğunu gören Dorian dileğinin gerçekleştiğini anlar ve bunu başka kimsenin bilmemesi için portrenin üstünü örtüp saklar.
Aradan yıllar geçer ve çevresindeki herkes yaşlanırken Dorian ilk günkü halinde kalmaya devam eder. Bir gün Basil, çok sevdiği Dorian'ı merak edip onu ziyaret ettiğinde Dorian, ressama eserini gösterme kararı alır. Basil resme baktığında dehşete düşer çünkü bu onun çizdi resim değildir. Portredeki Dorian yaşlı, çökmüş ve korkunç bir yüze sahiptir. O an Dorian'ın yaptığı hatayı anlar ve onun için tanrıdan af dilemeye başlar fakat Dorian sinirlenip Basil'i orada öldürür. Bundan sonra ise kötülüklerin ardı arkası kesilmez. Ölüm Dorian'ı her yerde takip etmeye başlar. Her seferinde genç yüzü sayesinde ölümün pençesinden kurtulmayı başarsa da içindeki korkudan dolayı hayatını yaşayamaz hale gelir.
Bir süre sonra Dorian iyi bir insan olmaya karar verir fakat artık bunun için çok geç kalmıştır. Portrede yaptığı kötülükler ve neden olduğu ölümlerden sonra kırmızı lekeler oluşmaya başlamış ve bu lekeler giderek büyümüştür. Böylece geçmişte çok büyük bir hata yaptığını ve bunu düzeltmek için de çok geç kaldığını fark eden Dorian portrenin karşısına geçip kendi hayatına son verir. Odaya giren hizmetçiler ise duvardaki yakışıklı Dorian'ın portresi önündeki yaşlı ve çirkin bir adamın cesedini bulurlar.
Hem özel hayatıyla hem de eserleriyle döneminde sansasyonel olmuş ve günümüzde bile konuşulan Oscar Wilde'ın en önemli eserlerinden birisi olan Dorian Gray'in Portresi yazarın hayatından da ögeler taşıyor. Dorian Gray karakterini yazarken Alfred Douglas'dan esinlendigini söyleyebiliriz. Yazarın özel hayatını arastirdiginiz zaman bu hikayeyle arasındaki bağı rahatça kurabilirsiniz.
Yazarın bu kitapta anlatmak istediği ana konusu ise asıl önemli olanın dış güzellik değil iç güzellik olduğudur. Hepimizin bildiği gibi dış güzellik kısa vadede oldukça tatmin edici olsa da zaman ilerledikçe hayatımızı asıl etkileyen şeyin içimizdeki güzellik olduğunu ve verdiğimiz doğru kararların, söylediğimiz güzel sözlerin uzun vadede bize daha mutlu bir yaşam sağladığını fark ediyoruz.
DORIAN GRAY'İN PORTRESİ
Reviewed by Selin
on
3.4.25
Rating:
Hiç yorum yok: